Lojistik avantajla ihracat hacmini ikiye katlayabiliriz

Necmi ÇELİK

Lojistik sektörünün en önemli bileşenlerinden biri karton ambalaj sektörü. Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği ( KASAD) Başkanı Alican Duran, karton ve ambalaj sanayinin Türkiye’nin ihracatında lojistik sektörü ile birlikte önemli bir rol oynadığını belirterek “Karton ambalaj sanayi tüm finansman zorluklarına rağmen riskleri göze alarak elini taşın altına koydu ve çok ciddi yatırımlar yapıyor.

Avrupa’da şirketler Covid sonrası yüzde 50’lere varan hibe aldılar ve bu hibelerle makine parkını yenilediler. Buna rağmen Avrupa’da karton ambalaj sektöründe en iyi makine parklarından birine sahip bir ülkeyiz” dedi.

Hangi ülkelere ihracat yapabiliyoruz karton ambalaj sektörü olarak?

Gelişmiş olan tüm ülkelere ihracat yapabiliyoruz. Birincisi Türkiye teknolojisini çok geliştirmiş bir ülke. İkincisi bizim servis anlayışımız ve her sektörde olduğu gibi yüksek esneklik kabiliyeti ihracatta en önemli üstünlüklerimizden biri. Sadece ucuz olmak yeterli değil. Biz üç şeyi birleştiriyoruz; En iyi teknolojiye sahibiz, servis anlayışımız ve çok iyi ve gayet esnek davranıyoruz.

Lojistik açıdan göreceli olarak yakınız, ister deniz yoluyla konteynerle, isterse karadan TIR ile sevkiyat yapabiliyoruz. Bir Avrupalı ülkeye ihracat yapmak hiç kolay değil. Anlatmanız, ikna etmeniz bir altı ay sürer. Karton sanayinde ihracat pazarı karton ambalaj sektörü için olmazsa olmazımız. İhracat lüks değil bir mecburiyettir. İhracat yapamayan ya küçük kalır ya da batar. Mevcut verilerle sektörün ortalama ihracat oranı yüzde 15 düzeyinde. Hedefimiz yüzde 50/50 olmalı.

“Amerika Avrupa’dan farklı bir pazar”

Karton ambalaj sanayi için yeni pazar hedefleriniz nereler olacak?

Amerika bizim yeni hedef pazarımız. Dünyadaki net en büyük alıcı Amerika. En büyük tedarikçi de Çin ve Uzakdoğu. Ancak şimdi konjonktür değişiyor. ABD siyasal nedenlerle bu bölgeden uzaklaşmak isterken biz de teknolojimiz ve iyi servisimizle topa girmeye çalışıyoruz. Yeni bir konseptle biz oraya gidip anlatmak yerine onları Türkiye’ye getirip kendimizi anlatacağız, tesisleri ziyaret edecekler.

Gelecek firmalar da ciddi alıcılar olacak doğal olarak. Hedef gerçek alıcıya ulaşmak olacak. 10 yıldır en çok uğraştığım pazar Amerika ve Türkiye için çok büyük bir pazar. Birazcık iş verse sektör bir anda ikiye katlanır. Amerika Avrupa’dan çok farklı bir pazar. Ne kadar iyi fiyat verirseniz verin bir şekilde giriş çok zor. Gerçekten kolay bir pazar değil. Bazen zamanı gelmediğinde ne kadar uğraşırsanız uğraşın olmuyor. Bence artık zamanı geldi Amerika pazarının.

Coğrafi uzaklığın ve lojistik mesafelerin de payı var kuşkusuz. Bizim karton sanayi için etki alanımız 2 bin kilometre. Amerika’nın batı yakası ise daha uzun saatleri alıyor. Artık sadece konteyner tut gönder şeklinde olmuyor, orda şirketler kuruyoruz, en yakın yerlere lojistik depolar açıyoruz. Artık alıcının işini kolaylaştırmak zorundayız. Hiçbir satınalmacı ekstra iş yapmak istemez. Fiyat bir unsurdur ama her şey değildir. Şimdi 8 bin kilometre ötesini konuşuyorsak, o şirketlere yanı başında aldıkları hizmetin aynısını sunmak zorundayız.

Karton ve karton ambalaj sürdürülebilir iki sektör, temiz dünya hedefinde nerde duruyorsunuz bu konuda?

Ciddi bir yanlış algı var, kağıt ve kağıt ambalaj ürünleri için ağaç kesilmiyor. Bu ağaçlar tümüyle plantasyon ormanlarından elde ediliyor. Ve bu ormanlardan kesilen her bir ağaca karşın üç ağaç dikiliyor. Avrupa’da net bir şekilde devamlı büyüyen bir orman varlığı söz konusu. Avrupa’da her gün 10 futbol sahası büyüklüğünde orman sahası yaratılıyor. İskandinav ülkelerinin en büyük geçim kaynaklarından biri karton ve kağıt üretimi. Bu ülkelerin de çevreye ne kadar saygılı oldukları bilinen bir gerçek. Kağıt ve karton 25 kereye kadar dönüştürülebilen bir ürün. Bu yönüyle ekolojiye faydası ortada. Eskaza doğada kalsa bile çok kısa bir sürede çözünüp gidiyor.

“Tüketiciyi daha fazla bilinçlendirmeliyiz”

Ambalaj algısı ile sürdürülebilirlik ilişkisi nasıl Türkiye’de?

Hepimizin bilmesi gereken bir konu ambalaj ve ambalaj atığının bir çöp değil bir değer olduğu gerçeğidir. Hepimizin bu değere katkıda bulunması lazım. Mevcutta yürüyen bir sistem var. Atıkların yüzde 65- 70’ine geldi toplama ve geri kazanma oranı. Tabii ki bizdeki vahşi toplama yöntemi. Bu işi en iyi Almanya yapmış durumda. Onların doğru yaptığı uygulamaları örnek almakta fayda var. Avrupa bizden 15 puan yukarıda bulunuyor.

Tüketicileri ve tüm kullanıcıları biraz daha bilinçlendirebilirsek bu iş çok daha hızlı yürüyecek. Bu iş gerçek, gelecek dediğimiz şey zaten geldi. Önümüzdeki rekabet süreci fiyat değil tümüyle sürdürülebilirlik üzerinden yapılacak. Ülke olarak buna hazır olmamız lazım. Green washing dönemi bitiyor. Aslında yeterince yeşil olmamasına rağmen böyleymiş iddiasının, “miş gibi yapmanın” devri bitti, sürdürülebilir politikalardan kaçış yok. Eğer ülke olarak bu alanda daha erken davranırsak ihracatta ve rekabette çok büyük avantajımız olacaktır.

Ambalajın satış sürecindeki rolünü nasıl görüyorsunuz?

Ambalaj gerçek anlamda kendi değerini bulmaya başlayan bir ürün. Bir şirket bir ürünün paketine ve ambalajına para ve efor harcıyorsa kendi ürününe de aynı saygıyı gösteriyor demektir. Tüm üretim aşamasında ürünün tüm zahmetini çeken bir şirketin ambalajına da önem vermemesi mümkün değildir.Alışverişin daha çok zincir marketlere taşınmasıyla ambalajın satış sürecinde ne kadar önemli olduğu test edilmiş oldu.

Her şirket kendi ürününü müşteriye sunana kadar çok ciddi bir gayret sarf ediyor. Ürünle tüketici arasında son kalan bariyer ambalaj. Ürünü temsil etme konusunda ambalaj en büyük satış temsilcisi durumunda. Eski kuşaklarda şöyle bir inanış vardı, bu ambalaj idare eder şeklinde. Eğer bir marka sadakati yoksa sizin ambalajınız 5 saniyede kendini ya satıyor ya da satmıyor. O ambalaj size ürünü aldırıyor ya da vazgeçirtiyor.

Tüketici eğilimleri nasıl değişiyor?

İnsanların alıştığı bir şekil ve ambalaj tasarımı da var. Her ürünü her ambalaja koyamazsınız. Ama Covid sonrası yeni süreçte ambalajda bir devrim geliyor.

Z kuşağı özellikle bu konuda çok hassas. Önümüzdeki sürecin yeni müşterisi Z kuşağı olacağı için onları tatmin edecek cevaplar ve sonuçlar da verilmesi gerekiyor. Bu hem üreticiler hem de ambalaj şirketleri için geçerli. Örneğin Covid döneminde tek kullanımlık ambalajlar tercih edildi. Daha şık baskılar tercih edildi. Bu süreçten sonra artık ambalajın bir değer olduğu ve işi biten ambalajın çöp olmadığı inancı yerleşti. Bu ambalajı döngüsel ekonomiye katmanın yolunu arayacak herkes. Ambalaj değil, insan kirletir çevreyi.

Bilinçlendirmenin bu tema doğrultusunda olması gerekiyor. Döngüsel ekonomiye uygun hammaddeleri daha çok çalışacağız. Tüm sektör harıl harıl bu hedef için çalışıyor. Devrimsel plan şudur ki sürdürülebilir olmayan hammaddelerin yerine sürdürülebilir ve bariyer ürünler geliyor. Ve bu konuda çok ciddi yol da alındı. Rüzgarın önünde durmak imkansız. Bunu gözardı eden şirketlerin gelecekte pek yaşama şansı olduğunu zannetmiyorum.

Lojistik firmaları fırsatçı değil sürdürülebilir olmalı

Lojistik sektörü ile ilişkileriniz nasıl?

Kartonun kendisi hafif ama pahada ağır bir ürün. Bu nedenle nakliye ve lojistik bizim için çok önemli bir süreç. Fakat biraz darboğaz başlayınca fiyatlar çok çabuk manipule ediliyor. Aşağı doğru değil de hep yukarı doğru hareket ediyor fiyatlar. Lojistik sektörü kısa vadede çok para kazanabilir, ama bizim karton sanayicileri olarak kısa ve orta vadede rekabet şansımızı kırmamalılar. Karton hammaddesi çok maliyetli olmayan bir ürün.

Lojistik firmaları fırsatçı olmak yerine sürdürülebilir olmayı tercih etmeliler. Bunu yapabilirlerse belki biz satış potansiyelimizi çarpı iki-üç yapabiliriz. 100 konteyner yerine 200 konteynere çıkarabiliriz ihracat potansiyelimizi. Bu zincirin ne olduğunu iyi anlamak gerekiyor. Lojistik maliyeti toplam içinde yüzde 15’lik bir paya değil de yüzde 8’lik bir orana gelse, biz de bir barem daha yukarı atlarız.

Sonuçta ambalaj, lojistik ve nakliye hepimiz bir bütünüz, bir organizmayız, hep beraber varız ya da hep beraber yokuz. 2021- 2022’de biz lojistik firmalarının peşinde idik, şimdi işler düşünce telefonlarımız susmuyor, onlar bizim peşimizde. Bunun bir optimum buluşma noktası olması lazım. Hep bir deyiş vardır, karınca mı balığı, balık mı karıncayı yer. Cevap şudur; Kimin kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir. Nakliye ve lojistik şirketlerinin kabiliyetlerini ve esnekliklerini iyi biliyoruz. Sürdürülebilir olmak gerekir sonuç olarak.

Başka ne tür sorunlar var lojistikle ilgili?

Buradaki sorun konteyner ve TIR doldurma işini ne kadar yetkin insanlara yaptırıyoruz, bir başka soru bu. Sadece en boy yükseklikle hesaplamak doğru değil. İyi bir hesaplama ile konteyner ve TIR yüklemeleri her iki taraf açısından da daha verimli hale gelebilir. 100 koli yüklenecek yere 200 koli yüklenebilir iyi bir hesaplama ile. Böylece bizim için de maliyetler daha aşağı çekilebilir. Nakliye şirketleri bu işe pek girmedi ama bu yükleme işine daha fazla odaklanmalılar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir